27 Nisan 2012 Cuma

Yaprak Dökümü, Köklerim Kendine Yabancı

KÖKLERİM KENDİNE YABANCI

Kökleri Yorgun Bir Köşk…

Köklerim bu evin derinliklerinde yaşanmışlıklara misafirperverliğini sunmuştu. Kendini yorgun hisseden duvarlarım gittikçe ağırlaşıyorlardı. Yapraklarımsa artık bana tutunamıyordu. Oysaki birkaç yıl önce umutların üzerimi örttüğü ışık beni İstanbul’un en görkemli köşklerinden yapmıştı. Ali Rıza Beyse İstanbul Beyefendi’lerinden bu köşkte oturanıydı. Karısı Hayriye Hanım, oğlu Şevket ve kızları Leyla, Necla ve Fikret de bu köşkün yaşantılarındandı. Ali Rıza Bey’in İstanbul’da ağır ağır çıktığı merdivenler, şimdi onun elini çenesine koyup düşünmesine sebep oluyordu. Çünkü büyük umutlarla baktığı İstanbul ilk olarak oğlu Şevket’i girdabına almıştı. İşe girdi diye sevinilirken, evli kadın olan Ferhunde’ye duyduğu büyük aşk bu evin bir yaprağını geride bırakmaya yetecekti. Bankada memuriyet hayatının devam ettiği günlerde babasının karşı çıkmasına rağmen Ferhunde’yle evlenen Şevket pişman olmayacak mıydı? Olacaktı elbet, eğer onların yatak odasında olan parçam konuşabilseydi, Ferhunde’nin zehirli ruhunu Şevket’e nasıl işlediğini anlatabilecektim. Çünkü o çoktan İstanbul’un onca renginden biri olan modern hayatın getirdiği eğlence ve lükse düşkünlüğüyle bambaşka resme fırça darbeleri atıyordu. Aşk bazen insanı renkleri ayrıt edemez hale getirse de, olan yine insanın ruh rengine oluyordu. Necla ve Leyla’nın da bu köşkten hayata açılan pencerelerinde eğlenceye olan meraklarını görmezden gelmek mümkün değildi. Fikret, en suskun haliyle olanlara seyircilik ediyor ama bu sessizliği daha fazla taşıyamıyordu. Çoğu geceler duvarıma kafasını yasladığı ve çaresizliğini haykırdığı sessizliklere tanık olmuştum.

Çareyi Adapazarı’nda yaşayan Tahsin’le evlenmekte bulan Fikret, kendini dul ve çocuklu bir adama gelin ediyordu. Ali Rıza Bey’in nadide çiçeklerinin hayatı, böyle mi olacaktı? İşte ilk yaprak kopuyordu… Şevket ve Ferhunde’nin yaşamı tüm aileye büyük darbeler vurmak üzere her geçen gün çıkmaza giriyordu. Çareyiyse zimmetine para geçirmekte bulan Şevket, hapse girmeyi hesap edememişti. Böylelikle dalın ikinci yaprağı da kopmuştu… Şevket’in aşkı için katlandıklarına katlanamayan Ferhunde evi terk etmeyi düşündüğünde yüzünde gördüğüm ifade beni hiç şaşırtmamıştı.

Yorgun Mevsimlerin Sonbaharı …

Dallar yaprakları taşıyamıyor, mevsimin soğukluğu belirginleşiyordu. Dala tutunamayanlar artıyor, Ali Rıza Bey İstanbul’la olan savaşında yalnız kalıyordu.

Batılılaşma Sevdasının Kayıp Verdiği Son Yapraklar..

Zenginliklerle gözü boyanan kızı Nejla bir adamla evleniyor, Leyla ise metres hayatı yaşıyordu. Mutluluklarını zenginlikte bulamayacaklarını anladıklarında babalarına kucak açmasını istiyorlardı… Bu bahçeden okula gitmek için çıkan Nejla, babasına kahve yapmak için can atan Leyla, vitrinlere bakıp alamadıkları giysinin peşinden gitmeyi seçmişlerdi… Zor olan onurlu ve namuslu olup tüm bunlara katlanabilmek mi, yoksa tüm bunları yüz üstü bırakıp gidebilmek miydi? Ali Rıza Bey, gitmeyi seçerek mağrur kızı Fikret’e sığınır. Fakat onun da mutsuzluğu düşen yapraklardan biri olur. Şimdi artık gölgesine sığınamayacakları bir evdedirler… Hatta bu evde Hayriye Hanım da değişmiştir. Değişen hayat koşulları onu asabileştirmeye yetmiştir. Leyla ve Nejla’nın umursamaz tavırları, Şevket’in üzerine binen sorumluluklar onların ailesinin üzerine basıp geçmiştir. Şimdi ben karanlık odalarımda taşıdığım bu yaşanmışlıklarla yaşanamayanların muhakemesindeyim. Köklerimin de kurumaya yüz tuttuğu bu mevsimde güneş yüzü görebilecek miyim? Her aynaya baktıklarındaki yüzlerinin yansımaları akıllardan silinebilecek mi? İşte son yaprağımı döküyorum, ben de enkaza karışıyor ve yaşanmışlıklara sessizlik bırakıyorum.

Ve Olanlar…

Batılılaşma hevesinin bir ailenin başına ne işler açabileceğinden çok, bu konuyu modernleşme olarak gören insanlar umarım gereken mesajları almışlardır... Para ve eğlence asıl olan mutluluk değildir, mutluluk ahlak, onur ve birlikte aşılan zorlukların sonrasından gelir…

Reşat Nuri Güntekin’in yazdığı bu kitabın gerçekçi durumları ele aldığından dolayı, yazarın kendi gözlemlerini de içerdiğini düşünüyorum.

1 yorum:

  1. Paylaşımlarınızı yakından takip etmekte ve çok beğenmekteyim . Silhoutte Perde olarak

    paylaşımlarınızın devamını bekleriz .

    YanıtlaSil